Arama

Popüler aramalar

‘’Her şey ilk!‘’

Neler çekmedi siyasilerin elinden bu tesisler.! Yıllardır amaçlarına uygun kullandılar ve nihayet gerçek işlevine yani sportif kimliğine kavuştu.

Siyasiler karar verdi yapılmasına. Avni Aker arsasının duygusal (!) rantı için; Trabzon’un en güzel koyunu katletme girişimine duyarlı STÖ’lerin karşı duruşunu hiçe sayıp, siyaset (parti içi grup çatışması) bir süre engel olabildi.

Sonra yine kendileri karar verdi yapılmasına. Koltuk sayısından tutun da açılış gününün saatine kadar.

Hangi ülkelerin marşının okunacağını da siyasiler belirledi. Kompleksin adını onlar verdi. Böylece camianın on yıllardır gururunu taşıdığı “Efsane olma, Türk futbolunda devrim gerçekleştirme, şampiyonluğu ilk ve defalarca kez Anadolu’ya taşıma” gibi bütün artılarda alın teri olan Şenol Güneş’i, anasının ak sütü gibi hakettiği bu sıfatı nedeniyle kamuoyunda tartıştıran da onlar oldu.

Stat tıklım tıklım doldu

Düne kadar siyasiler çaldı oynadı, sporif unsurlar figüran kaldı. Siyasal açılış günü taşımayan seyirciyle tıklım tıklım doldurulan Şenol Güneş Kompleksi, maç öncesi Başkan Muharrem Usta’nın açıklamasına göre isim sponsoru yüz milyon dolarlar telaffuz edilirken 5 yıl 25 milyon Dolar karşılığı Medical Park olan stadyum, Gaziantep maçında tarihe tanıklık etmek isteyen sporseverleri kısmen boş kalan tribünlerinde konuk etti.

Coşku çok hoştu

Her şeyin ilk olacağı bir maçta lig sonuncusu rakibe denk gelmek Trabzonspor açısından, stadyumun atmosferi ve coşkusu kadar hoştu. İlk 15 dakikada 2 pozisyon verse de, sonrasında peş peşe gelen iki güzel gol, Castillo’yu tarihe geçirtti, Yusuf Yazıcı’nın da üst düzey futbolunu taçlandırdı.

İkinci yarıda Bülent Uygun’un hamleleri “zevahiri kurtaracak” düzeyde olmadığı gibi skor rahatlığı ev sahibi ekibi oyıncuları coşturdu onlar da Castillo ile tribünleri... Bu rahatlıkta şans bulan Rodallega’nın hakem takdiriyle kazandırdığı penaltı ve Uğur’la sezonun ilk ke üçte üç yapıldığı ilk 4 farklı galibiyetiyle sona eren yeni stadyumun ilk maçı...

30 Ocak 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hüzün çökmüştü tribünlerine!‘’

Türk futbolunda bir ‘Devrim’in gerçekleştiği yerdi Avni Aker... Şampiyonluk turunu Anadolu’da ilk kez bir Anadolu takımının attığı yer...

En iyi dönemlerinde Liverpool’un, Dinamo Kiev’in, Inter’in, Barcelona’nın boynu bükük ayrıldığı bir futbol mabedi...

Rakip takımların ‘Cehennem!’ diye nitelendirdiği, oyuncularının, ‘sahaya çıkarken ayaklarımız titrerdi’ itirafında bulunduğu...

Beylikdüzü Belediyesi’nin sponsorluğunda hazırlanan ‘Devrimin çocuklarına, efsane Avni Aker’e veda’ belgeselinde, Necmi Perekli’nin, Ali Kemal Denizci’nin, Hüseyin Tok’un anlattıklarına göre, “Şenol Güneş gol yemeyecek nasılsa, ilk golü kim atacak” diye iddiaya girip, yıllarca bir çok sezon çamur deryasına, sonrasında çim zeminlerine çıktığı...

Aslında ‘anıt’ olmayı hak etmiş ancak, ‘tamamen duygusal!’ kaygılar nedeniyle geleceği belirsiz olan stadyumdan öte bir mekan Avni Aker!

Kulübü, şehri, ülkeyi yönetenlerin sportif değil, siyasal beklentilerine yönelik birkaç kez yaptığı ‘vedası’ dün artık son kez gerçekleştirildi.

Üstelik tarih yazıldığı dönemlerden, ‘ölüm grubunu!’ üçüncü tamamlayabildiği, Federasyon, ‘en iyi üçüncüye bir şans vermediği’ için Türkiye Kupası’na havlu attığı ‘gazozuna’ maçla, tribündeki seyircilerin parmakla sayılabildiği bir atmosferde veda etti.

Belki bugünkü Trabzonspor hak etmişti bunu ama Avni Aker asla!

Ersun hoca ciddiye almış

Trabzonspor Yönetimi’nin ‘çok özel bir imza töreniyle!’ renklerine kattığı Rodallega’nın bulunmadığı, Ersun Yanal’ın her şeye rağmen önemsediğini 2-3 isim dışında ideale yakın kadroyla gösterdiği maç için Konyaspor, yedekleri tercih etti. Doğal olarak ev sahibi ekip, oyunun daha hakimi gözüktü. İlk yarıda çok ciddi fırsatlar buldu. Ancak iki kritik pozisyonun üretimine de katkı veren N’Doye aynı beceriyi son vuruşlarda gösteremedi. Taa ki Olcay’ın şık ortasına iyi yükselerek gol orucunu bozduğu ana kadar...

N’Doye’un devre arasından biraz önce bozduğu oruca yeniden başladığı, Onazi’nin de kendisine ayak uydurduğu bir 45 dakika daha izleyerek bıraktık genç yıllarımızın gururu Avni Aker’i...
Bir hüzün çökmüştü adeta tribünlerine; ‘böyle mi veda edecektik!’ diye...

27 Ocak 2017, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Büyük ikramiye!‘’

Gümüşhanespor maçına takılı kalmadı Trabzonspor. İkinci yarının ilk maçında karşılaştığı Kasımpaşaspor önünde maç boyunca oyunu kontrol eden taraf oldu ve üst üst ikinci deplasmanından da galibiyetle ayrılarak tehlike hattından iyice uzaklaştı.

İlk yarım saatte çok fazla pozisyon bulamasa da oyunun kontrolünü tümüyle elinde bulunduran taraf konuk Bordo-Mavililer oldu. Maçın hemen başlarında N’doye-Okay işbirliği sonucu elde ettiği pozisyonda önce kaleci sonra direk engeline takılan Trabzonspor, Okay-Onazi ikilisinin göbekte etkili rakibe etkili presiyle ceza alanına yakın bölgede sıkıntı yaşamadı.
Kasımpaşa ise ilk yarım saatten sonra oyunda varlığını hissettirmeye başladı.

Bordo-Mavili takımın genel zaaflarından yararlanıp, oyunu rakip yarı alana yıktı. Pozisyonlar buldu. Koita’nın kafa vuruşunda Onur, ilk müdahalesinde hızını kestiği topu, ikinci hamlede, ‘çizgiyi geçti-geçmedi’ tartışmalarıyla çeldi. Tunay’ın direkte patlayan vuruşu, Trabzonspor’u ilk yarının bir an önce bitmesini bekleyen taraf yaptı. Ancak uzatmalarda Yusuf Yazıcı’nın köşe vuruşunda Mas, ev sahibi ekip savunmasının kendisini unuttuğu anda yaptığı şık kafa vuruşuyla takımına ‘büyük ikramiye’ sundu.

2’de 2 rahatlattı

Durica’nın deam edemeyeceğini söylemesiyle savunmanın merkezinde Uğur Demirok’la görev yapmak için sahaya çıkan Mustafa Akbaş, Trabzonsporlular’ın önemli bölümünde, ‘Eyvah Trabzonlu oyuncu sendromu’ yaşatsa da, bu yarıda kontrollü oyunu tercih eden konuk ekibin kritik müdahaleleri doğru yapan oyuncusu oldu.
3 puanın kazanılmasında Onur gibi ciddi rol oynadı.

Kemal Özdeş’in Trabzonspor’da birlikte görev yaptığı Ersun Yanal’ın takımına karşı kaybetmeme adına tüm kozlarını kullanarak risk üstlenmesi, tam da ‘Ustasının’ istediği ve beklediği durumdu. Yanal, Yusuf Erdoğan gibi ‘çabuk’ faktörü bu nedenle son 10 dakikada sahaya sürdü. Nitekim ilk yarının bitiminde santrası yapılmayan gol gibi, maçı da santrasız ikinci bir golle bitirtebilirdi. Böylece tek farkla da olsa kazanarak ikide iki yaptı ve rahatladı.

23 Ocak 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bunun izahı yok!‘’

Bırakın futbol oynamayı, yürümenin bile zor olduğu bir zeminde Trabzonspor gruptan çıkma şansının devamı için kazanmak zorundaydı. Ersun Yanal ilk maçta kaybettiği rakibine karşı rövanşta sorun yaşamamak adına ideale yakın bir kadroyla takımını sahaya sürdü...

Onur, Durica, 2. Yarıda kullandığı Okay ve Onazi haricinde cezalı N’Doye’dan yoksun oyuna başlayan Bordo Mavililer’de Mustafa Akbaş ile Uğur Demirok savunmanın, Aytaç ile Medjani orta sahanın, Suk da forvetin merkezine yerleştirilmişlerdi.

Esteban kurtardı

Gerek sahanın etkisi gerekse de oyuncuların riske girmemek adına rakibin hızını kesme niyetleri, sık sık yapılan fauller nedeniyle temposu düşük bir mücadele izlenmesine yol açtı. Bu nedenle Trabzonspor, Bursaspor maçındaki pas ve organizasyon becerisine ulaşamadı. Bordo-Mavililer atak yönü olarak genellikle Yusuf Erdoğan’ın kullandığı sağ kanadı tercih ettiler.

Gümüşhanespor başlangıçta kendi sahasında kabul ettiği oyunu 20. dakikadan sonra karşı alana taşıdı. Ev sahibi takımın ataklarında Esteban kalesini başarıyla korurken, Trabzonspor’un tehlikeli rüya görmesinin de önüne geçti. Konuk ekibin etkili pozisyon üretemediği ilk yarı golsüz kapandı...

Kupa artık mucize

Yanal ikinci yarıya Yusuf Erdoğan ile Olcay Şahan’ın kanatlardaki yerlerini değiştirerek başladı. Ancak bu değişim de fazla işe yaramadı. Trabzonspor’un ne temposu ne de oyun anlayışında bir değişim yaşandı. 60. dakikadan sonra oyun biraz daha hareketlenir gibi oldu. Suk’un yerine Okay’ı alan Yanal, Medjani’yi santrfora sürdü. Son bölümde de Yusuf Erdoğan’ın yerine Castillo’yu, Yusuf Yazıcı’nın yerine de Onazi’yi tercih etti.

Süre ilerledikçe Trabzonspor, Hakem Suat Arslanboğa’nın da hoşgörüsüyle topa daha çok sahip olmaya başladıysa da üretken olamayınca kupadaki şansını da zayıf bir grupta izahı olmayan biçimde neredeyse mucizeye bıraktı.

19 Ocak 2017, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bol kazanç!‘’

Tempolu, futbol kalitesi yüksek bir ilk yarı izledik. İki takımda da, devre arasından geri dönüşün tatil rehaveti ya da yoğun antrenman programına dayalı yorgunluk gibi olumsuz yansımalar gözükmedi. Aksine bu yarıda rövanşı olmayan bir final maçındaymışçasına, sadece kazanmaya, oynatmamaktan çok oynamaya odaklanmış anlayışa sahip futbolcular, bir o kalede bir bu kalede tehlike yaratıp, ürettikleri pozisyonlar ve atılan üç golle tribünlerin keyifli bir 45 dakika izlemesini sağladılar.

Ekici kararı hatalı

Mehmet Ekici’nin sözleşmesini uzatma, kalan yarım sezonluk sürede kendisinden maksimum verimi alma ya da bu ikisi gerçekleştirilemediği takdirde, futbolcunun da söylediği gibi, kulübe avantaj sağlayarak gönderme gibi seçenekleri değerlendiremeyip, tribüne gönderilmesini, yönetim teknik kadro başarısızlığı olarak nitelendiriyoruz. Diğer yandan 4 yeni transferin üçünü ilk onbirde kullanıp, ilk yarı itibarıyla tempolu futbola katkılarına tanık olmayı da bu başarısızlığı bir nebze olsun hafifleten unsur olarak gördüğümüzün altını özellikle çiziyoruz.

Yusuf müthiş oynadı

Ancak bu noktada Mehmet Ekici’nin tribünden maç izlemesinin Bordo-Mavililer’e sağladığı ‘en iyi transfer’ konusuna da dikkat çekmek gerekiyor. Zira Yusuf Yazıcı, puan cetvelindeki konumu nedeniyle takımı açısından zorluk derecesi yüksek böyle bir maçta ilk onbir şansını başka türlü bulamazdı. Buldu ve hakkını verelim, çok da iyi kullandı. Oyunun geneline katkısının yanında maçın hemen başında N’Doye’nin yarattığı karamboldeki fırsatçılığıyla bulduğu golde ve ilk yarım saat dolarken de yaptığı asistteki vuruş tekniğiyle de Trabzonspor için ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Maçın sonlarındaki hatasını gençliğine verelim!

İyi bir direniş

İlk yarı dolarken yaptığı hatayla tıpkı rakip kalede olduğu gibi kendi ceza alanında da karambole neden olup takımının yediği golde de başrolü oynayan N’Doye’nin, ikinci yarının hemen başında gördüğü ikinci sarı kart, oyunda sayısal dengeyi Bursaspor lehine bozdu.
Yanal zorunlu olarak eski oyuncu yeni transfer Medjani’yi savunmanın önüne koyarken, Castillo’yu çıkarmak zorunda kaldı. Hücum gücü iyice zayıfladı. İlk yarıda bir taç kararına abartılı itirazıyla tribüne gönderilen Hamzaoğlu ise önce Sercan’la, sonra da Necid’le hücum bölgesine katkı yaptı. Biraz abartılı risk alıp eşitliği kovaladı. Jorquera ile fırsatı da buldu ama Onur engeline takıldı. Trabzon ise Olcay ve Yusuf Erdoğan ile net fırsatları değerlendiremedi.
Yine de Trabzonspor 10 kişiyle ikinci yarı boyunca iyi direndi ve hem 3 puanı hem de Yusuf Yazıcı ve yeni transferleriyle özgüven kazandı.

14 Ocak 2017, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tartışın bakalım!‘’

Lucescu’nun ardından Ersun Yanal ismi gündeme geldiğinde söylemişiz: Ersun Yanal’ın yerinde olsam “daha önceki iki deneyimimde hayal kırıklığı yaşadığım” bir takımın başına üçüncü kez geçmezdim. Çünkü Yanal sıradan biri değil, Süper Lig’de teknik adam kimliğiyle şampiyonluk yaşamış az sayıda yerlilerden biri.
Trabzonspor Yönetiminin, daha doğrusu Başkan’ının yerinde olsam, her ne kadar Lucescu ismiyle çıtayı yükseltmişsem de, diğerlerine nazaran o çıtaya bir nebze olsun yakın diye “daha önceki iki deneyiminde hayal kırıklığı yaşadığı” takımın başına Ersun Yanal’ın getirtmezdim. Çünkü Trabzonspor sıradan bir kulüp değil.

Yanal bunu haketmedi

İkisi de karşılıklı hata yaptı. Bugün yaşananlar “akıbeti dünden aşikar” olan gelişmelerdir.
şimdi ne konuşuluyor örneğin: “Yanal’ın tazminatı var mı, gönderilirse ne kadar ödenecek?” değil mi?
Tazminat korkusu, Trabzonspor’un halen görevde olan etkili bir yöneticisi, gazetelerde, “Yanal’ın yerinde olsam bırakırdım!” manşetini attırdı mı? Attırdı.
Yanal halen Trabzonspor Teknik direktörü mü? Teknik direktörü.
O yönetici halen Trabzonspor’un Yöneticisi mi? Yöneticisi?
Başkan, “yöneticisi mi haklı, teknik direktörü mü?” diye bir beyanda bulundu mu? Hayır.
Ersun Yanal “markası” bütün bunları haketti mi? Asla...

Eee o zaman neyi tartışıyorsunuz!

Transferlerin 5’i ortada kaldı
Yine geçmişe dönelim. Scout Ekibi dönemine yani.
“İzleme Komitesi ilkelliğinden!” vazgeçilerek, Trabzonspor’un tarihinde bir “devrim” olarak sunulan Scout Ekibi Fırtınası’nın estirildiği günlerde, Trabzonspor yöneticileri, Ersun Yanal önde, ekip elemanları arkada, büyük ekranlarda maç futbolcu izlerken çağdaş bir sunum yaptı mı sosyal medyadan? Yaptı.
Görüntülü ve yazılı medya bu çağdaş fotoğrafları ekranlarına, sayfalarına taşıdı mı? Taşıdı.
Ardından 7 yabancı, kiralık tapulu falan transfer edildi mi? Edildi.
İtiraz eden oldu mu bu oyunculara, medyada “müzmin muhalif yaftası” takılanlar dışında? Olmadı.
Peki Ersun Yanal, kaybedilen bir maçtan sonra bu transferlerden yakındı mı? “Sadece ikisine onayım vardı” dedi mi? Hem yakındı - dedi.
Diğer beşi ortada kaldı mı? Kaldı.
Neyi tartışıyorsunuz o zaman?
“Bugünkü transferleri” diyorsunuz.
Peki girelim o konuya da.
Alt yapıdan sağbek Zeki’nin, alt yapıdan stoper Mustafa Yumlu’nun, yine altyapıdan sol bek Mustafa Akbaş’ın yerlerine birer yabancı alındı mı? Alındı.
Bi daha altyapıdan genç yetenek Yusuf Yazıcı’nın “ne olur ne olmaz şans -mans bulur?” diye orta sahaya alınacak oyuncunun eli kulağında mı? Kulağında.
Son transfer taarruzunda o “İlkel izleme komitesi”, bu “çağdaş scout ekibi” gibi oluşumlar devre dışı bırakıldı mı? Bırakıldı!
“Transfermarkt ve “videodan” da değil, canlı izlendikleri beyan edildi, kimliği sır gibi saklanan bir ya da birkaç eski futbolcu tarafından? Doğru mu?

Savunma tamam, peki ya gol?

O halde finali “Şeytanın avukatlığıyla” yapalım?
Trabzonspor, ligin en az gol atan iki ekibinden biri mi? Biri.
Peki o zaman bu takımın öncelikli golcü sorunu dururken, maçların başlamasına sadece birkaç gün kala, “çare olacak” bir adım atıldı mı? Atılmadı.
Bundan sonra o adım atılsa, oyuncu gelecek, o da birkaç aydır topa ayak vurmamış bir isim olursa şaşırmayız, hazırlanacak, uyum sorununu aşacak vs gibi yakınmalar olacak mı? Olacak.
“Savunma güçlendirildi ya!” diyorsunuz!
Peki; savunma taş gibi oldu. Artık bu takım gol yemez değil mi? Yani!
Ama gol de atamıyor. Atmasın mı?

Yanıt Yok!

Her maç 0-0’a götürür mü bu mantık bizi? Götürür.
Şöyle bir hesap yapalım bu noktada: 17 ikinci yarıdan, bir de ilk yarıdan kalan toplam 18 maç. 18 Beraberlik, 18 puan.18 de elde var. 36 puan.
Kümede kalmaya yeter mi? Şeytanın avukatlığı dedik!
Tartışın bakalım!

09 Ocak 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bir futbol klasiği!‘’

Avni Aker’in “birkaçıncı kez vedasının” hatırına olacak, son yıllarda hiç de alışık olmadığımız bir Trabzonspor-Fenerbahçe maçının bir keyfini çıkardık uzun süre. Tribünler olabildiğince centilmen... Futbolcular sadece işlerini en iyi şekilde yapmaya odaklanmış...

Yanı sıra ilk 20 dakika sezonun belki de en arzulu, en organize, en disiplinli Trabzonspor’una tanık olduk. İki net pozisyon, birinde direk engeli, diğerinde Yusuf’un 3 boş arkadaşından birine topu ulaştıramayışı.

Oysa ki; Fenerbahçe ile oynuyorsun, iyi olduğun döneme gol ya da goller sığdırmalısın. Çünkü senin arzuna, iştahına 90 dakika süreyle izin vermezler. Nitekim konuk ekip toparlanmakta fazla gecikmedi. İlk ciddi atağında hem oyuncu sayısı hem de skor bakımından, oyunun o ana kadarki akışına göre hayal dahi edemeyeceği iki büyük avantaj yakaladı.

Teslim oldular

Sonra döndük Trabzonspor gerçeğine... Sanki 10 kişiyle de olsa maçın döndürülemeyeceğine dair bir kural var. Bir tükenmişlik, bir teslim oluş, futbolda yok böyle bir şey. Tam Fenerbahçe’nin istediği gibi. Bir daha geldi, kaçırdı, devre bitmeden ikinciyi üstelik rakibin sonuçlandıramadığı atak girişiminin ardından az adamla yakaladığı savunmasında çok kolay buldu, rahatladı. Fatura, Lens’in peşinden sürüklediği Onazi’ye kesildi. Bu ana kadar bir başka keyif veren durum, tribünlerin gönül verdikleri renkler adına çok büyük hayal kırıklığı yaşasalar da sadece futbola yoğunlaşmadaki ısrarları oldu. İkinci yarı bir futbol klasiği şeklinde geçti. Onazi gitti, genç Yusuf geldi. Yıllardır 90 dakikayı tamamlarken korkulu rüyalar gördüğü, coşkusu kaybolmuş, agresifliğini terk etmiş tribünler önünde, kendini yormayan Fenerbahçe, bir kişi eksik rakibine karşı tempoyu istediği gibi ayarladı. Pozisyon vermedi, farkı artıracak bolca fırsat buldu, cömertçe harcadı ama Lens son noktayı koydu ve Trabzonspor yönetimini “istifa” talepleriyle baş başa bıraktı!

27 Aralık 2016, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’İşini çiddi yapınca!‘’

Olası puan kaybının kupaya da “erken veda” anlamını taşıyacak olması nedeniyle Trabzonspor, 3 alt ligdeki rakibine karşı bu kez işi sıkı tuttu. Rakibin gücü sınırlı olunca ve skor avantajı erken elde edilince gözler ilk 11’de şans bulan iki genç oyuncuya çevrildi.

Performansları, uzun süredir değerlendirilemeyen alt yapı için belirleyici unsur olacaktı. Daha önce oynadıkları kısa sürelerde “iyi kumaş” sinyali verdikleri bilinen iki genç isimden Yusuf Yazıcı, ilk yarıda sadece 25 dakikaya sığdırdığı 3 asist ve biri penaltıdan iki çok şık golüyle, Abdulkadir Ömür de deneyimli ağabeylerine taş çıkarırcasına yaptığı sakin, özgüven dolu gol vuruşuyla ve de ikisi birlikte genel olarak oyuna katkılarıyla yeteneklerine yönelik olumlu değerlendirmelerin hakkını verdiler. Böylece bundan sonrası için daha fazla süre alma hakkını elde ettiler.

Son not; Abdulkadir ve Yusuf’un yaptıklarına bakınca Suk ve benzerlerinin gereksizliği o kadar net sırıttı ki! Dünyayı tarayıp da kendileri için milyonlar ödettirerek Trabzonspor forması giydirenlerin bilgi ve becerilerine sağlık!

23 Aralık 2016, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI