Arama

Popüler aramalar

‘’Avrupa'da bir başka kükrüyor‘’

Stada doğru giderken gurbetçilerimiz gıcır gıcır BMW ve Mercedesler’in camlarını açmış bayrak şovu yapıyor... Bazıları daha ileri gidip dörtlüleri yakarak otoyolları işgal ediyor, konvoy oluşturuyor. Bir kesim ise hakikaten çizmeyi aşıp Schalkeli taraftarlara el kol hareketi çekip daha maç başlamadan tansiyonu yükseltmeye çalışıyor. Peki Almanlar ne cevap veriyor biliyor musunuz? Adamlar biralarını yudumlayıp göbeklerini gösteriyor; aradaki farkı görün, taraftar profiline bakın!

Neyse maça dönelim... Tribünlerde bayağı bir Türk seyircisi var. Sağolsunlar hiç susmadılar. Schalke öne geçtiğinde dahi Cim Bom sesleri Veltins Arena’yı inletti. Hoşuma giden tıpkı Galatasaray seyircisi gibi, futbolcular da inançlarını yitirmemişti 1-0’dan sonra... Ve ‘mucize’ sonunda gerçekleşti; hani derler ya 3 korner 1 penaltı, bu defa 7 direk 1 gol oldu, Hamit muradına erdi! Kral Burak’ın golü ise turu adeta müjdeler gibiydi.
Ama ikinci yarıda farklı bir Aslan vardı sahada. Öne geçmenin rahatlığıyla sık sık pas hatası yapan ve üçüncü golü bir türlü bulamayan, kendi sahasına çekilen bir takım. Ve köpekbalığı gibi saldıran ev sahibi bundan faydalanıp mental yorgun rakibine golü attı, karşılaşma yeniden başlamıştı. Schalke saldırdıkça saldırıyor seyirciler kendinden geçiyordu. Son yarım saat korku filmi gibiydi...

Ama bu gece bizim gecemiz. Bu defa direkler bizden yana. Tüm yüreklerini ortaya koyan 14 Aslan’ı ve Terim’i canı gönülden tebrik etmek istiyorum. Ama Galatasaray alıştırdı bizleri. Avrupa arenasına çıkınca bir değişik kükrüyor Aslan. Bundan sonra her şey mümkün, önemli olan inanmak ve Türk gibi mücadele etmek...

Not: Maç bitti, Hollandalı bir gazeteci geldi yanıma: Barcelona fark atar, Galatasaray da kazanıra 50 Euro yatırmış... Vallahi onlar da işi biliyor, Cim Bom’a güveniyor. Helal olsun!

13 Mart 2013, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Zemin futbol oynamaya müsait‘’

Schalke kanatları iyi kullanıyor. Orta sahada rakibe iyi basıyor ve en önemlisi topa sahip olduğunda çok hızlı hareket ediyor. Bunu İstanbul’da da görmüştük, özellikle de Jones’un gol pozisyonunda!

Evet, Schalke evinde baskılı oynuyor. Fatih Terim de baskıyı seviyor. Peki salı günü bu iş nasıl olacak. Fatih hoca oyun felsefesinden ödün verecek mi? Bunu bilemeyiz ancak İmparator’un ciddi önlemler alması gerektiği bir gerçek. Kanatlarda son haftaların gözde iki ismi Bastos ve Farfan ciddi tehdit. Genç Draxler her an her şeyi yapabilecek kapasitede. Tabii ki Galatasaray’a da iyi haberlerimiz var. Gelsenkirchen’de yağmur vardı. Çimler suyu emdi gitti. Zemin gerçekten harika. Futbolu bilenlere, oynayanlara, ‘Arena Patates Tarlası’nı bahane edenlere çok iyi bir fırsat. Formda Klaas Jan Huntelaar yine sakatlandı. Salı günü yok. Üçüncü olay ise Schalke’nin iç saha istatistiği; Tamam saha ve seyirci avantajları onlarda da, Schalke evinde yenilmez diye bir durum yok ortada. Sezona baktığımızda adamlar evinde gol de yemiş, maç da kaybetmiş.

Galatasaray salı günü bu statta iyi bir sonuç almak istiyorsa inanın ortalamanın çok üstüne çıkmak zorunda. Az hata yapmalı, rakibi iyi kontrol etmeli ve en önemlisi Avrupa’da hep yaptığı gibi cesur olmalı. Son sözüm de ‘birkaç iyi adam’a; Galatasaray formasını giymek önemli ama onu taşıyabilmek büyük sorumluluk ister. Herkes eski ‘canlı’ Eboue’yi görmek, orta sahanın daha hırslı ve forvetin ise yardımlaşmasını bekliyor. Frikiklerde hatta penaltılarda kimin kendini o anda daha iyi hissettiği değil, bu işin ustalarını topun başında görmek istiyor. Hamit’in artık direklerle vedalaşmasını arzu ediyor. Formda bir Fatih Terim istiyor futbolseverler. Bunların bir araya gelmesiyle zaten destan kendiliğinden yazılıyor.

10 Mart 2013, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Garip bir durum...‘’

Hollanda Milli Takımı’nın kaptanı Wesley Sneijder. Henüz 28 yaşında, Türkiye’ye gelen en kariyerli futbolcuların başında geliyor. Transfer edilirken ne denli haber yapıldığı herkesçe malum. Ama bir bakıyorsunuz, 3 maç sonunda tartışılmaya başlanıyor. Mesele, Terim’in onu 45 dakika sonra oyundan alması mı? Tabii ki hayır! Sıkıntı milli futbolcu henüz İstanbul’a ayak basmadan başlamıştı: Terim Sneijder’i istememişti ki... Sneijder’ın asıl yeri, yani orta sahanın göbeği rezervli değil mi Cim Bom’da?

Hooijdonk doğru söylüyor: Sneijder adam kovalamazi! Zaten hiç kovalamadı ki! Eeee, Galatasaray’da adam kovalamazsan, 45’de oyundan çıkarsın! Böyle mi acaba? Schalke maçında yoksa başka bir sisteme mi geçilmeliydi. Sneijder’i göbeğe aldığında kimi feda edeceksin peki? İşte bu işler çok zor. Adam büyük bir havayla geliyor, rakibi kovalamıyor diye oyundan alınıyor. Hem de milli takım hocası tribünde. Van Gaal niye gelmiş: Sneijder’i izlemek için, ama 90 dakika tabii. Ayıp oldu şimdi adama...

Bence sıkıntı bundan sonra başlayacak. Fatih Terim, dengeleri bozmadan Sneijder’e nasıl yer bulacak, kimler nasıl etkilenecek. Yanlış anlaşılmasın, çünkü Hollandalı buraya oynamaya geldi. Oynamalı ki, kariyeri için 2014 Dünya Kupası Finalleri’ne gitmeli. Kendi düşüncesi bu, peki ya fazla kenarda beklerse ne olur? Bunu düşünmek bile istemiyorum!

Mehmet Demircan

22 Şubat 2013, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Vay Aslan'ın haline‘’

İçinde bulunduğumuz ‘bulanık’ ortama rağmen ekonomik sıkıntıyı aşmışsın, şampiyon olduktan sonra daha iyi bir kadro için milli yıldızları kadrona katmışsın. Devre arası olmuş zirvedesin ve Şampiyonlar Ligi’nde yoluna devam ediyorsun. Eeee, peki daha ne istiyorsun? Bela mı? Bu nedenle Sayın Ünal Aysal’ın söylemlerini kötü niyetli bulmadığım gibi, Fatih Terim’in çıkışının abartılı olduğunu düşünmüyorum. Saray’da eğer bizim bilmediğimiz entrikalar dönüyorsa, o zaman vay şanlı Galatasaray’ın haline...

20 Ocak 2013, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’İsviçre'de gurur gecesi‘’

Her yıl geleneksel olarak düzenlenen Balon d’Or, FIFA Altın Top ödül törenine yine davetliydim. Dünya Futbolu’nun bir araya geldiği muhteşem organizasyona, ‘Matadorlar’ yani İspanyollar damgasını vurdu. Yılın Takımı’nda 7 İspanyol futbolcunun olmasının yanı sıra, tüm yıldızların İspanyol Ligi’nde forma giymesi, ‘Yılın Teknik Adam’ ödülünün bizim ‘Yeniköy Kasabı’nın (Bosque) kazanması dikkatlerden kaçmadı. Canlı yayın performansıyla Zürih Opera Salonu’nu dolduran futbol ailesini coşturan ünlü şarkıcı Amy McDonald ise yaptığı açıklamayla geceye damga vurdu; Tabii ki dünyanın en iyi futbolcusu Messi fakat Ronaldo, tartışmasız dünyanın en yakışıklı oyuncusu!..

‘Futbol birleştirmeli’

Birçok eski dostumu gördüğüm gecede FIFA Başkanı Sepp Blatter’in konuşması da bir hayli ilginçti. Futbolun patronu sözüne son yaşanan ırkçı olaylara değinerek başlarken şu ifadeleri kullandı: “Futbol insanları ayrıştırmamalı, birleştirmeli. Sadece bir kazanan çıkıyor. Bunu kabullenmen gerekiyor. Çünkü bazıları kazanırken, bazıları da kaybedecek. Ben, bir çok yıldızın gelip, gittiğine şahit oldum. Ancak içinde kazanma geni olanlar dünya futboluna damga vurdu. ‘Kazanma geni’ derken bu yıldızların başarılarından bahsetmiyorum. Ben onların gerçek şampiyon olma kabiliyetlerinden bahsediyorum. Yani, yenilgiyi de kabullenme, hazmedebilme yeteneklerinden. Herşey saygı, disiplin ve Fair-Play’le başlar. Çünkü başarıyı kutlamak çok basit, başarısızlığı kabullenmek ise en zoru. İşte en büyük yıldızları diğerlerinden ayıran bu olaydır. O büyük yıldızları biz bu gece burada ağırlıyoruz.” Blatter bu konuşmayı yaparken,
gözlerim ‘Bizimkileri’ aradı. ‘Kadrolu General’ Şenes Erzik dışında TFF’den tek bir üye göremedim.

Bizim için tersten işliyor...

Üzüldüm çünkü Türk futbolunun son dönemine baktığımızda kutuplaşmanın, ayrışmanın en babasına tanık oluyorduk. Tribünlerdeki terör, yasaklar, yöneticilerin bitmek bilmeyen demeç savaşı ve TFF’nin çaresizce çırpınışı. Blatter’in, “Futbol insanları birleştirmeli” mesajı bizim için inanın tersten işliyor. Çünkü bizim ülkede futbol insanları ayrıştırıyor.

Hem de nasıl. Kin, nefret ve kavgacı tutum, Türk Futbolu’nun altına dinamit koyuyor. Zaten kısa süreli başarıların dışında hep hüsran yaşıyoruz. Çünkü rakibimizden nefret ediyoruz, yenilgiyi ise bir türlü hazmedemiyoruz.

09 Ocak 2013, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Terim mi dahi Güneş mi İmparator?‘’

Zamanlamaya bakın; Aslında Gençlerbirliği maçı kaybedilse arbede kendiliğinden çıkacak. Şenol Güneş muhtemelen yerden yere vurulacak, hatta gönderilmesi için ‘bir kaç iyi yönetici’ kulis çalışmalarına hız verecek! Güneş ayrılınca Trabzonspor takımı otomatikman ‘çözülecek’. O vakit ne Kıvrak kalır, ne de zeka...

Trabzonspor’un 82 puan topladığı o çok konuşulan ‘muhteşem’ sezonki takımdan sadece Serkan Balcı var şu an kadroda. Engin, Selçuk, Egemen ve Burak gibi milli yıldızlar nedense hep yukarıda sahnelenen hikayelerin ardından büyük takımların yolunu tutmuş. Ha, sakın yanlış anlaşılmasın. Her şey kitabına göre uydurulmuş. İşi bilir yönetim bonservis fiyatını belirlemiş. Getir 5 milyon EURO’yu, götür milli golcüyü. Koy masaya 7 milyon EURO’yu buyurun size milli kaleci...Tamam da 3 büyüklerle mücadele etmek zorunda kalan bir camianın, biraz da bencil olması gerekmiyor mu? Trabzonspor taraftarının 2-3 maç üst üste yenilgi tahammülü olmadığı gerçeğini gören yok mu? Transfer politikası buna göre şekillenmez mi? Yoksa bu politika ‘birilerini’ daha kolay yeme operasyonunun bir parçası mı?

Ben onu bunu bilmem; Bildiğim tek şey, bu sezonun garip gidişatı. 14 hafta geride kaldı. Her yıl ezeli rakiplerine 1’er milli oyuncusunu ‘Altın tepsi’yle sunan Trabzonspor, lider Galatasaray’ın sadece 4 puan gerisinde. O zaman sormak lazım; Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim mi dahi? Yoksa Şenol Güneş mi İmparator? Buna siz karar verin. Hadi biraz daha adaletli olalım! Fenerbahçe ve Galatasaray’ın bütçesinin 10’da birine sahip olmayan Eskişehir ve tabii ki Antalyaspor’un performansı gerektiği övgüyü görüyor mu? Bu tabloya göre Ersun Yanal ve Mehmet Özdilek mucize gerçekleştiriyor ve asıl onlar ustalığı hak ediyor. Sizi de unutmadım Samet hocam! Şampiyonluğa selam, menemene devam...

06 Aralık 2012, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Ona dokunma buna dokunma!‘’

İşin tuhaf tarafı sorumluların koltuğu garanti! Evet, Türkiye-Romanya maçından bir gün önce ‘Başsorumlu’ Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören, yeni Riva Projesi sunumunda ağzından baklayı çıkarıverdi; 2014’e gidemesek dahi, Abdullah Avcı ile devam edeceğiz...

Vallahi bravo! Zamanlama 10 numara! Sayın Demirören’in muhteşem motive metodları varmış da bizim haberimiz yokmuş. Olay ters! etki yaratmış olsa da Avcı da halinden memnun galiba. Maç arifesi, bizlere tempolu ve coşkulu bir Milli Takım sözü verirken attığı kahkaha izlemeye değerdi!

Karşılaşmayı etüd eden futbol ‘bilginlerinin’ haklı isyanı şu yönde: “Acaba bizim kadroda yeterince yaratıcı özelliklere sahip oyuncumuz yok mu?” Bir tek Arda! Yoksa Avcı ve yardımcıları yanlış seçim mi yapıyor. Artık karar vermeliyiz. Bu sistemle devam mı? Yoksa Türk Futbolu’nda yeniden bir köklü değişim zamanı geldi de geçiyor mu?

Federasyon Yönetimi yeni, biraz zamana ihtiyacı var. Teknik ekibe dokunmayalım ‘arkaları’ sağlam. Futbolcuları eleştirmeyelim iyi bir jenerasyon yakaladık! Peki biz ne yapalım o zaman? Siz söyleyin. Şimdi eleştirmeyelim de ne zaman doğruların ortaya çıkmasına yardımcı olalım? Beyler, her şey çok açık ve net: Takımda büyük bir huzursuzluk var. 10 kişi kalan Estonya karşısında alınan ‘zafer’ bu ortamı kısa süreliğine ertelemişti. Kadroda mutsuz futbolcu sayısı bir hayli fazla. Milli Takım’ı ‘göstermelik’ değil de ciddi bir şekilde bırakmak isteyen yıldızlar son günlerini geçiriyor Ay-Yıldızlı kampta. Macaristan deplasmanı ‘Gidelim, vuralım, 3 puanı cebe koyalım’ türünden bir karşılaşma olmayacak. Lütfen egonuzu artık bir kenara bırakın, doğru olanı yapın ülkemizin takımına fazla zarar vermeyin! Bu büyük markanın günden güne çökmesine seyirci kalmayın!

Bakınız açık söylüyorum. Madem Türk Futbolu’na altın çağı yaşatmış Haluk Ulusoy’u sudan bahanelerle görmezden geliyorsunuz, bir büyük devrim daha yaşamak yaşatmak istemiyorsunuz. O zaman ben Mahmut Özgener Başkan’la fitim... Hatta Şenes Bey’e de razı olurum. Fazla üzerime gelirseniz Mehmet Ali Aydınlar konusunda da beni ikna edebilirsiniz...

14 Ekim 2012, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Ayıptır yazıktır....‘’

Bakıyorum da geçmişe, 4’üncü 5’inci torbalardan zirveyi zorlamış bir dönem ve kuraya seribaşı olarak katılmış bir Türk Milli Takımı vardı. UEFA sıralamasında tepelerde, FİFA sıralamasında ise 5’inci ülkeydik. Peki ya şimdi; Avrupa Kupaları’nda sadece 2 kulübümüz var, milli takım olarak ise 37’nci sıraya geriledik! Sırasıyla bir Dünya Kupası, son olarak da Avrupa Şampiyonası’nı es geçtik. 2014 için de süper bir başlangıç yapma fırsatını elimizin tersiyle geri çevirdik...

Mesele o oynamış, bu oynamış olayı değildir. Mesele Türk Milli Takımı’nın, Türk Futbolu’nun menfaatlerini korumaktır. Mesele kendi egonu tatmin etmek değil, ülke futbolunda istikrarı sağlayıp Dünya Futbol Arenası’nda yarışan bir ekol yaratmaktır. Türkiye’nin en iyi orta saha oyuncusu, Türkiye’nin gruptaki en önemli maçında forma giymiyorsa bir sorun vardır. Hatta bu sorun büyük bir sorundur. Bu hamleyi “Tercihim taktiksel” açıklamasıyla geçiştirmek ayıptır, günahtır! Emre’yi oyundan alırken, yine Türkiye’nin en iyi orta saha oyuncusunu bir kez daha görmezden gelip, yerine son 1 yılda ayağına 2 top değmiş Nuri’yi sahaya sürmek izahı güç bir hamledir! Bu gelişmeler yaşanırken, Türk Futbolu’nda kariyeri tavan yapmış iki yardımcı hocamızın olaya müdahale etmemesi ise çok vahimdir!

Abdullah Avcı döneminde Selçuk İnan profiline baktığımızda enteresan bir istatistik ortaya çıkmaktadır. Avcı ve Selçuk arasında bir sorun varsa ikili bu olayı kendi aralarında çözmek zorundadır. Bizlere de sorunun ne olduğu açık açık ifade edilmelidir. Biz yanılıyor olabiliriz, ikili arasında kesinlikle bir ‘çatışma’ yoksa, Türkiye’nin en iyi orta saha oyuncusu, Milli Takımımız’ın her önemli karşılaşmasında formasını giymelidir. Rakip Hollanda da olsa, Estonya da...

NOT: FİFA ve UEFA’nın organizasyonundaki milli maçlarda, katı kurallar vardır. Bu kurallardan biri de, müsabaka sonrası futbolcuların mixed zone (karma alan) yolunu kullanarak otobüse binmeleridir. Kural herkes için aynıdır. Takım hangi sonucu alırsa alsın, bu kurala uymak zorundadır. Gelin görün ki, Hollanda mağlubiyeti millilerimizi bir hayli üzmüş(!) olmalı ki, Gökhan Töre hariç hiç bir oyuncu mixed zone’u kullanmadı, kestirmeden otobüsteki yerini aldı. Yetkilileri uyardık ancak kime bu konuyu açsak, yetkisiz çıktı! Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı’na sesleniyorum: Sonuç ne olursa olsun, maç sonunda bizlerle mixed zone’da muhattap olunsun veya olunmasın, ama kurallar ne diyorsa uygulansın!

10 Eylül 2012, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI